|
Selin AKINCI
10 Haziran 2013 Pazartesi
Soru ve Cevaplar ile Fiziksel ve Kimyasal Değişimler
|
28.Kimyasal değişim nedir? Bir maddenin çeşitli etkilerle kimliğini değiştirerek başka maddelere dönüşmesine kimyasal değişim denir. Kimyasal değişim sırasında renk değişimi,gaz çıkışı,ısı veya ışık yayılması gibi belirtiler gözlenir. 29.Kimyasal değişime hangi olaylar örnek verilebilir? Yanma,kokuşma,çürüme,mayalanma,paslanma,pişme,ekşime v.b. olaylar kimyasal değişime örnektir. 30.Saf maddeler kaça ayrılır? İkiye ayrılır. Bunlar element ve bileşiklerdir. 31.Saf olmayan maddeler nelerdir? Karışımlar saf madde değildirler. 32.Karışım nedir? İki ya da daha fazla çeşitte maddenin kendi özelliklerini kaybetmeden bir araya gelmesiyle oluşmuş maddelerdir. Karışımı oluşturan maddeler kimliklerini kaybetmezler. 33.Tanecikler kaç çeşit hareket yaparlar? Tanecikler iki çeşit hareket yaparlar. Bunlar titreşim hareketi ve öteleme hareketidir. 34.Titreşim hareketi nedir? Taneciklerin oldukları yerde sağa-sola,aşağı-yukarı ve öne-arkaya hareket etmeleridir. 35.Öteleme hareketi nedir? Taneciklerin bulundukları yerden başka yere gitmelerine öteleme hareketi denir. 36.Hangi maddeler titreşim hareketi yaparlar? Katılar,sıvılar ve gazlar titreşim hareketi yapar. 37.Hangi maddeler öteleme hareketi yapar? Sadece sıvılar ve gazlar öteleme hareketi yaparlar. Katılar ise sadece titreşim hareketi yaparlar. 38.Hangi maddelerin belirli bir şekli vardır? Sadece katıların belli bir şekli vardır. sıvılar ve gazlar bulundukları ortamın şeklini alırlar. 39.Hangi maddeler akışkandır? Sıvılar ve gazlar. Katılar akışkan değildir. 40.Hangi maddelerin belirli bir hacmi vardır? Katı ve sıvıların belirli bir hacmi vardır. gazların yoktur. Gazlar bulundukları ortamın hacmini alırlar. |
FİZİKSEL VE KİMYASAL DEĞİŞMELER :
Günlük hayatımızda çeşitli etkiler sonucunda maddelerde bazı değişimler olduğunu görürüz. Örneğin bir kağıdı yaktığımızda kağıdın kül olduğunu, bir buz parçasını sıcak bir yere koyduğumuzda buzun eridiğini, annemizin çeşitli sebzeleri pişirerek yemek yaptığını hepimiz görmüşüzdür.
Maddelerde meydana gelen değişimler 2 grupta incelenebilir:
• Fiziksel değişmeler
• Kimyasal değişmeler
FİZİKSEL DEĞİŞMELER :
Maddenin yapısı değişmeden sadece dış görünüşünde meydana gelen değişmelerdir. Fiziksel değişmeler sonucunda yeni maddeler oluşmaz. Sadece maddenin renk, şekil, büyüklük gibi özellikleri değişir. Fiziksel değişmeler sonucunda maddenin kimliği değişmez.
ÖRNEKLER :
• Buzun erimesi
• Kağıdın yırtılması
• Tebeşirin toz haline getirilmesi
• Küp şekerin ezilerek toz şeker haline getirilmesi
• Suyun donması
• Çaydanlıktaki suyun buharlaşması
• Camın buğulanması
• Akşamları gökyüzünün renginin maviden kızıla dönüşmesi
• Altından bilezik yapılması
• Odunun kırılması
• Camın kırılması
• Yemek tuzunun suda çözünmesi
• Yoğurttan ayran yapılması
• Bakırdan tencere yapılması
• Havucun rendelenmesi
KİMYASAL DEĞİŞMELER :
Maddenin iç yapısında meydana gelen değişmelerdir. Kimyasal değişmeler sonucunda maddenin kimliği değişir ve yeni maddeler oluşur. Kimyasal değişmeye uğrayan maddeler eski haline döndürülemez.
ÖRNEKLER :
• Kömürün yanması
• Sütten yoğurt ve peynir yapılması
• Demirin paslanması
• Meyvelerin çürümesi
• Un ve sudan hamur yapılması
• Kumdan cam yapılması
• Ekmeğin küflenmesi
• Kabartma tozunun üzerine limon sıkılması
• Canlıların ölmesi
• İnsanın sindirim ve solunum yapması
• Bitkilerin fotosentez yapması
• Üzüm suyundan sirke yapılması
• Doğalgazın yanması
• Dişlerimizin çürümesi
• Yumurtanın haşlanması
• Gümüşün açık havada zamanla kararması
NOT : Kimyasal değişmeler sonucunda hem maddenin görünümü değişir hem de yeni maddeler oluşur.
HAL DEĞİŞİM OLAYLARI
Bir maddenin dışarıdan ısı (enerji) alarak veya dışarıya ısı (enerji) vererek bir halden başka bir hale geçmesine; “hal değiştirme” denir.
Günlük hayatımızda çeşitli etkiler sonucunda maddelerde bazı değişimler olduğunu görürüz. Örneğin bir kağıdı yaktığımızda kağıdın kül olduğunu, bir buz parçasını sıcak bir yere koyduğumuzda buzun eridiğini, annemizin çeşitli sebzeleri pişirerek yemek yaptığını hepimiz görmüşüzdür.
Maddelerde meydana gelen değişimler 2 grupta incelenebilir:
• Fiziksel değişmeler
• Kimyasal değişmeler
FİZİKSEL DEĞİŞMELER :
Maddenin yapısı değişmeden sadece dış görünüşünde meydana gelen değişmelerdir. Fiziksel değişmeler sonucunda yeni maddeler oluşmaz. Sadece maddenin renk, şekil, büyüklük gibi özellikleri değişir. Fiziksel değişmeler sonucunda maddenin kimliği değişmez.
ÖRNEKLER :
• Buzun erimesi
• Kağıdın yırtılması
• Tebeşirin toz haline getirilmesi
• Küp şekerin ezilerek toz şeker haline getirilmesi
• Suyun donması
• Çaydanlıktaki suyun buharlaşması
• Camın buğulanması
• Akşamları gökyüzünün renginin maviden kızıla dönüşmesi
• Altından bilezik yapılması
• Odunun kırılması
• Camın kırılması
• Yemek tuzunun suda çözünmesi
• Yoğurttan ayran yapılması
• Bakırdan tencere yapılması
• Havucun rendelenmesi
KİMYASAL DEĞİŞMELER :
Maddenin iç yapısında meydana gelen değişmelerdir. Kimyasal değişmeler sonucunda maddenin kimliği değişir ve yeni maddeler oluşur. Kimyasal değişmeye uğrayan maddeler eski haline döndürülemez.
ÖRNEKLER :
• Kömürün yanması
• Sütten yoğurt ve peynir yapılması
• Demirin paslanması
• Meyvelerin çürümesi
• Un ve sudan hamur yapılması
• Kumdan cam yapılması
• Ekmeğin küflenmesi
• Kabartma tozunun üzerine limon sıkılması
• Canlıların ölmesi
• İnsanın sindirim ve solunum yapması
• Bitkilerin fotosentez yapması
• Üzüm suyundan sirke yapılması
• Doğalgazın yanması
• Dişlerimizin çürümesi
• Yumurtanın haşlanması
• Gümüşün açık havada zamanla kararması
NOT : Kimyasal değişmeler sonucunda hem maddenin görünümü değişir hem de yeni maddeler oluşur.
HAL DEĞİŞİM OLAYLARI
Bir maddenin dışarıdan ısı (enerji) alarak veya dışarıya ısı (enerji) vererek bir halden başka bir hale geçmesine; “hal değiştirme” denir.
23 Mayıs 2013 Perşembe
Makaralar
Üzerine bükülebilir elastik elemanlar sarılabilen kenarları çıkıntılı silindir. Kullanılan elastik elemanlar iplik, ip, halat, kablo, zincir, şerit, filim vb. çok çeşitli yapıda olabilirler. Günümüzde çeşitli kullanma alanları bulan bu elemanın, M.Ö. beşinci yüzyıldan beri kullanıldığı sanılmaktadır. Günlük hayatta üzerlerine iplik ve fotoğraf filmi gibi elemanlar sarılarak bunların muhafazası için kullanılır. Fakat esas önemli kullanma alanları, elastik elemanlar yardımıyla güç ve kuvvet nakli için, mekanik bir eleman olarak kullanılmalarıdır. Denizcilikte, bilhassa yelkenli gemilerde kullanılan en önemli tertibatlardan biridir. Konveyör, vinç ve kren gibi taşıma ve kaldırma makinalarında çok geniş kullanma alanı bulur. Değişik bir kullanma alanı da tankların paletsistemlerinin tahriki ve desteklenmesidir. Makaralar, genellikle bir yükün kaldırılmasında halat veya zincir gibi elemanlarla kullanılarak; kuvvetin yönünü değiştirip, yükün kaldırılmasını kolaylaştırmak veya palanga gibi makara sistemleri yardımıyla gerekli kaldırma kuvvetini azaltmak gayesiyle kullanılır. Makara, içinde kama kanalı ve makara pernosunun geçtiği delik bulunan göbek, halat veya zincirin geçtiği kanallı çemberi ihtiva eden jant ve bu iki kısmı birbirine birleştirerek destekleyen gövdeden meydana gelir. Jant kanalından makaraya sarılan halat veya zincirin ucuna kaldırılacak yük takılıp, diğer ucuna istenen yönden kuvvet tatbik edilir. Halatın kuvvet tatbiki ile çekilmesi makarada dönme meydana getirerek yükün kaldırılmasını sağlar. Jant veya makara çemberinin kesiti, kablo ve halatların geçmesi için dibi yuvarlatılmış V biçiminde bir yiv şeklinde yapılır. zincirlerin geçişi için ise zincir halkalarının oturacağı biçimde oyuklu bir jant kanalı kullanılır
Halat makaralarında jant kanalının şekli, boyutları ve yiv profili, makara çapına bağlı olarak standartlaştırılmıştır. Kullanılan halat çapına göre makara bu standartlardan seçilebilir. Halat makaraları ya döküm veya kaynak yoluyla imal edilebilir. Küçük demir döküm makaralar, dolu kasnaklı gövdeler, daha büyükleri ise 4 veya 6 takviye kanatlı ve daire şeklinde oyuklu veya kayış kasnaklardaki gibi parmaklı imal edilir. Göbek deliğinin çapı makara pernosuna uygun olarak alınır. Perno ve göbeğin yük altındaki mukavemetleri hesaplanarak kontrol edilmelidir.
Demir döküm halat makaralarının mekanik dayanıklılığının düşük olması sebebiyle ağır işletmelerde oldukça daha pahalı olan çelik döküm makaralar kullanılır. Ancak, döküm makaralardan çok daha hafif olan ve çelik döküm makaralardan daha ucuza mal olan kaynaklı halat makaraları gittikçe artan bir oranda kullanılmaya başlanmıştır. Bu makaralarda makara çemberi bir köşebent demiri veya lama demirinin kenar çekme tezgahında yiv profiline uygun olarak şekillendirildikten sonra, bir şablon üzerinde yarım daire şeklinde bükülüp, böyle iki yarım daire şekilli parçanın birbirine kaynatılmasıyla elde edilir. Sonra makara çemberi ve göbek, lama veya yuvarlak demir parmaklarla kaynak yoluyla birleştirilir.
Makaralar kuvvetin yönünü değiştirerek, kuvvet uygulamasında bir kolaylık sağlamalarına rağmen kuvvetin değerini küçültmezler. Aksine sürtünmeler dolayısıyla uygulanacak kuvvetin yükten büyük olması gerekir. Yani makaranın çalışmasında bir verim söz konusudur. Bu verim, makaranın yataklanma şekline ve kullanılan elastik eleman (halat, zincir vb.) ile jant kanalı arasındaki sürtünmeye bağlı olarak değişebilir. Yük kaldırmada kullanılan sabit makarada kuvvet kazancı mevcut olmayıp yükün kaldırılmasında yüke eşit bir kuvvet uygulanır (Kuvvet=Yük). Hareketli makara sisteminde ise yükün yarısı kadar bir kuvvet kazancı olup,
Kuvvet=
Yük
2
bağıntısı mecuttur. Kuvvetin, makaralar yardımıyla daha da azaltılması için palanga sistemleri kullanılır Palanga sisteminde ise
Kuvvet=
Yük
Makara sayısı
bağıntısı mevcuttur
Atom Teorileri
Rutherford (1911), ince bir maden (altın) levhadan alfa tanecikleri geçirdi. Alfaların çoğu, serbestçe doğru geçip binde biri, yolundan saptı. Madenler atom şebekesi olduğundan, alfaların doğru geçmesi atomların içinin boş olduğunu göstermektedir. Demek ki atomların ortasında, atomun artı elektrik yükünü ve aynı zamanda bütün kütlesini havi bir çekirdek vardır. Bu çekirdeğin çapı atomun tekmil çapından yüz bin defa daha küçüktür. Atomlar elektrikçe nötr olduğu için, çekirdek etrafında, çekirdekteki artı elektrik kadar elektron bulunması gerekir.
Rutherford, atomları planet modeline benzeterek, elektronların boşlukta gelişigüzel hareket ettiklerini ileri sürdü. Ancak bu model, elektronların yörüngelerindeki ivmeleri dolayısıyla zamanla enerjilerini kayıp ederek, çekirdek üzerine düşmeleri gerekeceği sorusuna cevap veremedi. Bu soruya 1913 yılında Bohr, quanta yörünge modelini geliştirerek cevap verdi. Bohr, elektronların çekirdek çevresinde belirli yörüngelerinin olduğunu ve bir yörüngeden diğerine ganta atlamaları şeklinde geçtiklerini ileri sürdü. De Broglie, Bohr modelinin ortaya koyduğu serbest yörüngeleri, o andaki elektronun madde dalgasının kendi içinde kapalı olarak titreştiği ve böylece duran dalgaların meydana geldiği alanlar olarak açıkladı. Fakat bu madde dalgası fikri ile de atom yapısına fiziksel bir berraklık getirilemedi. De Broglie’nin fikirlerinden hareket eden Schrödinger ve Heisenberg (1927) muhtelif matematik ifadelerle modern atom teorisini ortaya koymuşlardı. Bu teoriye göre, elektron için çekirdek etrafında belirli bir yol ve yörünge yoktur. Ancak elektron orbital veya yük bulutu adı verilen alanlarda bulunabilir. Elektronun bulunma ihtimalinin olduğu bölgeler Schrödinger’in ortaya koymuş olduğu dalga fonksiyonunun mutlak karesi alınarak bulunabilir.
Bugün bilinen yapıya göre atom, artı elektrik yüküne sahip protonların ve yüksüz nötronların bulunduğu bir çekirdek ile, çekirdek etrafındaki eksi elektrik yüküne sahip elektronlardan meydana gelmiştir. Bir atomdaki proton ve elektron sayıları birbirine eşit olduğunda atom nötrdür. Artı ve eksi yükler arasındaki çekim, elektronları çekirdeğe yakın tutar.
Atomun büyüklüğü
Atomun yarıçapı yaklaşık 10 -8 santimetredir. 56 gram demir içinde 6,012.10 23 = 602.000.000.000.000.000.000.000 tane atom bulunmaktadır. Çekirdeğin yarıçapı 10 -13 santimetredir.
Yani çekirdeğin çapı atomun çapından 100.000 defa daha küçüktür. Şöyle ki bir atomun içini tamamen çekirdek ile doldurabilmek için 1015 çekirdek gerekir. Büyük bir stadyum ve bunun ortasında bir böcek.
Atom ve çekirdeği için böyle bir örnek vermek mümkündür. Böcek atomun çekirdeği ise, elektronların bulunduğu yörüngeler stadyumun duvarlarıdır. Böyle olmasına rağmen atomun hemen hemen bütün kütlesi çekirdekte toplanmıştır. Eğer atomdaki bu büyük boşluk olmasaydı, yani elektronlar bir an için durup dönmeselerdi, dünyamız bir ev kadar küçük olurdu.
Böylece kendi vücudumuz dahil olmak üzere, etrafta görebildiğimiz ne varsa hepsinin hemen hemen birer boşluklar aleminden ibaret olduğunu söylemek doğru olacaktır. Atomun
insan büyüklüğü yanındaki hacmi, insanın güneş büyüklüğüne nispeti gibi olup, bu nispet 1028 dir. Yani 1028 adet atom bir insanı, 1028 tane insan da güneşi meydana getirir. İnsanın kainattaki yeri güneş büyüklüğü ile atom büyüklüğü ortasındadır.
Proton, nötron, elektron: Önceleri atom, maddenin son durağı bilinirdi. Daha sonra bölünemez sanılan atomda proton, nötron, elektron, mezon, nötrino gibi kütleli veya kütlesiz düzinelerce parçacık keşfedilmiştir. Nötron ve proton atom çekirdeğini teşkil eden parçacıklardır. Kütleleri birbirine yakındır.
Protonların kütlesi 1,673.10 -24 gram, nötronların ise 1,675.10 -24 gram kadardır. Herbirinin kütlesi elektronun 1836 misli kadardır. Nötronlar elektrikçe yüksüz taneciklerdir. Protonlar ise +1 (bir birim pozitif elektrik) yüklüdür. Çekirdekteki proton sayısı kadar +yük mevcut olur. Atomun nötr olması, çekirdek dışındaki elektronların sayısının proton sayısı kadar olmasındandır. Elektronlar, kütlece çok küçük olmalarına rağmen -1 (bir birim negatif elektrik) yüklü olmaları, protonun + yükünü nötrleştiriyor. Bir atomun çekirdeğindeki proton sayısı atomun numarasını, proton ile nötron sayısı toplamı ise atomun kütlesini verir. Atom numarası aynı zamanda elektron sayısı kadardır. Elektronlar atom çekirdeği etrafında gezegenlerin güneşin etrafında döndüğü gibi dönerler. Nasıl ki güneşe en yakın gezegenin hızı en fazla ise çekirdeğe yakın elektronların hızı da en fazladır. Elektronların çekirdekten uzaklıkları, bir milimetrenin milyonda biri kadardır. Böylece saniyedeki hızları 1000-150.000 km olan elektronlar çekirdek etrafında küçücük yollarında milyarlarca defa dönmektedirler.
Elektron hızında giden bir tren saniyede Haydarpaşa’dan Erzurum’a birkaç kere gidip gelebilir. İşte elektronların bu yüksek hızından dolayı atomların içi dolu gibi görünüyor.
Atomu organize halde tutan kuvvetler
Atomu gerek kendi içinde muhafaza etmekte, gerekse diğer atomlarla olan hareketlerini düzenlemede dört kuvvet rol oynar. Çekim kuvveti, zayıf kuvvet, elektromanyetik kuvvet ve nükleer kuvvet. Gezegenleri güneş sisteminde tutan kuvvet, çekim kuvvetidir. Aynı tür kuvvet atom ve molekülleri bir arada tutan kuvvettir. Çekirdek etrafında korkunç bir hızla dönen elektronların kaçıp gitmelerini önleyen kuvvet elektromanyetik kuvvettir. Bu kuvvet ters işaretli elektrik yüklerinin birbirini çekmesi şeklinde tezahür eder. Çekirdekte bulunan protonların aynı işarette elektrik yükü ile yüklü bulunmalarına rağmen, birbirlerini itmeyip, bilakis çok yakın durmalarını gerçekleştiren kuvvet nükleer kuvvettir. Bu kuvvetler birbiri ile kıyas edilemiyecek kadar farklı şiddetlerde oldukları halde atomu büyük bir düzen ile kurarlar.
Periyodik sistem
1867 senesinde Mendelyef ve Lothar Meyer isminde iki kimyager, birbirinden haberi olmadan 105 elementten, o gün bilinenleri, atom ağırlığına göre soldan sağa doğru sıra ile yazmış, birkaç elementten sonra gelenlerin kimya özelliklerinin tekrar baştakilere benzediğini görmüş, bunları baştakilerin altına yazmıştır. Böylece yedi satır meydana gelmiştir. Her satıra devre (periyod) denir. Alt alta olan elementlerin kimyasal özellikleri aynıdır. Bunlara, yukarıdan aşağı, bir grup denir. Yan yana sekiz grup vardır. Yüz beş elementin yedi devir ve sekiz grup teşkil etmek üzere sıralanmasına periyodik sistem denir.
MAYOZ BÖLÜNME
Hücrede kromozom sayısının yarıya indirgenmesi amacıyla yapılan bölünmeye mayoz veya redüksiyon bölünme deniir. Mayoz bölünmenin amacı gerçekte bir çoğalma değil, aksine eşeysel rekombinasyonları ve bunun sonucunda biyolojik çeşitliliği meydana getirmektir. Birbirini takibeden iki bölünme şeklinde olan mayozun birinci bölümünde kromozom sayısı yarıya iner, ikinci bölümünde ise tipik bir mitoz bölünme meydana gelir.
İNTERFAZ I
Mitoz bölünmede olduğu gibidir. Genetik materyal ve organeller kendini eşler.
PROFAZ I
Kromotin iplikler kısalıp, kalınlaşır ve belirgin kromozom şeklini alır. Kromozomlar üzerindeki kromerler belirgin hale gelir. Bu evreye Leptoten de denir. Çekirdek zarı yavaş yavaş erir ve sentrozomlar kutuplara doğru hareket eder.Homolog kromozomların her bir çiftinin yan yana gelip ve birbirinden ayrılmadan kalmalarına zigoten denir. Homolog kromozomlardaki bu protein eksenler birbirine enine protein köprülerle bağlanarak çok sağlam synaptonemal kompleksleri oluştururlar. Yapısında 4 kromotid bulunan bu komplekslere tetrad bu olaya da sinapsis denir. birinci profazın bu evresine ise Zigoten adı verilir. Sinaps sırasında kromozomlar hem kısalıp hem de kalınlaşırlar. bu evreye de Pakiten de denir. Bu sırada çok önemli bir olay olan krossing over başlar.
METAFAZ I
Mitozda bir çift ikiz kromotid ihtiva eden homolog kromozomlardaki her bir kromozomun hücrenin ekvator tablasın a hareket etmesine karşılık, mayoz bölünmede ekvator tablasında yer alan kromozomlar 2 homolog kromozom çifti halindedir ve her birinde ikişer hibrid kromotid bulunmaktadır.
ANAFAZ I
Bu safhada profazın ortalarında birbirine sinaps yapan homolog kromozomlar birbirinden ayrılmaya başlarlar.Hibrid kromotidleri ihtiva eden her bir kromozomun iğ ipliklrine takılıp kutuplara doğru hareket etmesiyle birinci anafaz son bulunur.
TELOFAZ I
Bu safha tümüyle mitoza benzer tek fark ise mitozda yeni teşekkül eden çekirdekte ana hücreninkine eişt sayıda kromozom bulunmasına karşılık mayoz bölünmede bu kromozom sayısı yarya inmiştir. Mitoz bölünmedeki her bir kromozom bir kromotid kromozomdur. Halbuki mayozdakiler bir çift hibrit kromatid ihtiva eden kromozomlar halinde bulunurlar.
Mayoz II
Profaz II
Birinci bölünmenin telofozı ile ikinci bölünmenin arasında bir dinlenme devresi olmadan çekirdek zarı parçalanır. Birinci iğ iplikçiklerinin doğrultusunu dik yeni iğ iplikçikleri oluşur.
Metafaz II
Her oğul hücrenin haploıd (n) kromozomu ekvatoral düzlem üzerinde dizilir. Bu evrede kromozomlar ikili görülür.
Anafaz II
Ekvatoral düzlem üzerinde dizilmiş olan diatlar sentromerlerinin uzunlamasına bölünmesiyle birbirinden ayrılırlar. Her kromatid anafaz kromozomu halinde kutuplara çekilir.
Telofaz II
Kromozomların helezonları açılır, dolayısıyla görünmez olurlar. Çekirdek zarları oluşur sitoplazma bölünür. Böylece bir hücreden 4 tane haploid hücre meydana gelir.
* Sitoplazma bölünmesi
Hayvansal hücrelerde: Çekirdek bölünmesi tamamlandıktan sonra sitoplazma ortadan boğumlanarak ikiye bölünür ve iki ayrı hücre oluşmuş olur.
Bitkisel hücrelerde: Oluşmuş olan iki çekirdekli hücrenin ortasında bir orta lamel (ara lamel) oluşur ve hücre duvarına kadar ulaşır. Dolayısıyla birbirine bitişik iki hücre oluşur.
Mayoz bölünme sonucunda n kromozomlu 4 hücre (gamet)oluşur.
16 Mayıs 2013 Perşembe
Bitki Hücresi
Bitki hücreleri diğer ökaryotik organizmaların hücrelerinden oldukça farklıdırlar. Büyük bir merkezî koful (tonoplast adlı bir zarla çevrilidir) hücrenin turgorunu (hücre zarının hücre duvarına yaptığı basıncı) düzenler ve sitozol ile bitkinin öz suyu arasında moleküllerin hareketini kontrol eder.
Selüloz, protein ve çoğu zaman ligninden oluşmuş bir hücre duvarı, protoplastlar tarafından hücre zarının dışına yerleştirilir. Buna karşın, mantar hücre duvarları kitinden, bakterilerinki ise peptidoglikandan meydana gelir. Plasmodesmata, hücre duvarındaki gözenekleri birbirine bağlayarak her bir bitki hücresinin ona bitişik hücrelerle haberleşmesini sağlar. Bu, mantarlarda görülen hif ağından farklıdır. Plastidler başlıca hücre içi organellerdir, çeşitli biyokimyasal tepkimeler bunların içinde gerçekleşir, ayrıca besin depolamak için kullanılırlar. Fotosentezin yapıldığı kloroplastlarda bulunan klorofil, bitkilerin yeşil renginden sorumludur. Kamçısı (flagellası) olmayan bitkilerde (örneğin iğne yapraklılar ve çiçekli bitkiler), hayvan hücrelerinde bulunan sentrioller de bulunmaz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)